21 Şubat 2014 Cuma

Bebek ya da Çocuk Aslında Hepsi Bir Birey


Son zamanlarda oldukça hassas olduğum bir konuyu yazmak istedim.  Bebeklere, çocuklara nasıl davranmak gerekiyor?

Bebekler genetik olarak anne- babalarının daha doğrusu atalarının miraslarını taşısalar da genler bireysel gelişimlerinin belirleyicisi değil. Bebekler ya da genel olarak çocuklar çevreleri daha doğrusu en yakınları olan anne ve babalarının davranışları doğrultusunda gelişimlerini tamamlıyorlar. Tıpkı bi oyun hamuru gibi. Anne baba nasıl şekil veriyorsa o şekli alıyor ve bir süre sonra oyun hamurunun sertleşip şekil değiştirememesi gibi çocuğun da davranışlarını değiştirmek pek kolay olmuyor.

Eğer; bağıran, sürekli olumsuz eleştiren, utandıran ve davranışlarıyla dalga geçen ebeveynler olursak çocukta yavaş yavaş bu özellikleri taşımaya başlıyor. Küfürlü konuşan, sabırsız tutumlar sergileyen ve topluluk önünde utandıran anne babaların çocukları bir süre sonra tıpkı anne babaları gibi davranmaya başlıyor. Kimi zaman bu durum anne babaları daha çok kızdırsa ve hatta bazen şaşırtsa da sorumlunun kendileri olduğunu çoğu zaman farketmiyorlar ya da farkettiklerinde artık çocuğun temel bazı davranışları çoktan yerleşmiş oluyor.

Anne babaların öncelikle kendi davranışlarını süzgeçten geçirmesi gerektiğini düşünen biriyim. Eğer varsa kullandığımız olumsuz kelimeleri değiştirmeli, çocuklarımıza hatta hayata karşı daha sabırlı olmamız gerektiğini kabul etmeliyiz. Çünkü çocuk yetiştirmenin birinci kuralı sabırlı olmak. Aynı cümleleri defalarca tekrarlamak, aynı soruları sorup aynı cevapları almak ve bunları tekrar tekrar yapmak…

Çocuğumuzu kavga dolu bir ortamda yetiştirirsek, agresif ve saldırgan olacaktır, çekingen yetiştirirsek büyüdüğünde içine kapanık olacaktır. Davranışlarını destekler ve onu cesaretlendirirsek girişken ve kolay uyum sağlayan bir birey olacaktır. Ona güven verirsek, yalan söylemez, kandırmazsak o da başka insanlara güvenir ve güven verir, yalan söylemez, samimi olur.

Çocuğumuza birey gibi davranmak ona saygı duymak demektir. Birey gibi davranmak kesinlikle yetişkin gibi davranın demek değil. Onlara sorumluluk vermeliyiz. Bunun için büyümesini beklememize gerek yok. Yaşına uygun aktiviteler seçebilir ve ona hayatımızın içinde bir birey olarak yer verebiliriz. Yemeğini kendi başına yemesi için onu destekleyebilir, oyuncaklarını birlikte toplayabilir, masayı kurarken bize yardım etmesine izin verebiliriz, bunları başarmak onun için şampiyon bir sporcunun olimpiyat madalyası kazanması hissini yaşatacaktır emin olun.

Emir 20 ayını doldurdu. Yaklaşık olarak bir yaşından beri bulaşık makinasını boşaltmama yardım ediyor. Küçük kağıt parçalarını tek başına gidip mutfaktaki çöpe atıyor, evdeki eşyaların yerlerini çok iyi biliyor ve oyuncaklarını yatmadan önce mutlaka birlikte topluyoruz. Merdivenleri tek başına inip çıkabiliyor, ayakkabılarını kendi çıkarıp koyması gerektiği yere kendi koyuyor. Tüm bunları yapması için onu hep cesaretlendirdik. Yapmadığında kızmak yerine yardım ettik, sözlerimizle cesaretlendirdik. Ve sonuç çok başarılı oldu. Artık tüm bunları kendi kendine yapıyor çünkü böyle olması gerektiğini öğrendi ve içselleştirdi.

Çocuğumuzla iletişim kurarken neşeli ve olumlu olmaya özen göstermeliyiz. Onunla yan yana oturmamız kaliteli zaman geçirdiğimiz ve iletişim kurduğumuz anlamına gelmez. Oyunlarına katılmalı anlattıklarını dinlemeliyiz ve ona her fırsatta söz hakkı tanımalıyız. Çocuklarımızla ilişkimizin başlangıç noktası sevgi. Sevgi en güçlü bağ ve güven duygusunu da beraberinde güçlendiriyor. Çocuklarımıza duyduğumuz sonsuz sevgiyi onlara hissettirmeli ve onlara sevmeyi öğretmeliyiz. Hayvanları, çiçekleri, arkadaşlarını, oyuncaklarını... Karşılıksız sevginin mükemmelliğini tatmalılar.

Onun ne kadar değerli ve özel olduğunu asla unutmamalıyız.



2 Kasım 2013 Cumartesi

Babalar ve Oğulları

Aktivist Dergisi'nin 3. sayısında hem köşe yazım hem de blogcuanne Elif Doğan röportajım var.
Paylaşmaktan mutluluk duyuyorum.. 
Umarım keyifle okursunuz..








28 Eylül 2013 Cumartesi

Bu kadar miskinlik yeter!!..

Neden bilmiyorum ama bu sefer yazı arası fazla açıldı. İçimden gelmiyor bir süredir yazmak.
Aslında ne de çok severim.
Ama insanın içinden gelmeyince de yapılacak bir şey değil ki bu.
Biriktirdiğim konular da vardı halbuki, Emir'in ilk yaz tatili, denizle tanışması, en uzun araba yolculuğu ve tatil dönüşü kaçınılmaz hastalığı...
Kısa kısa hepsini yazacağım bu hafta, hadi ilham gel artık bu kadar miskinlik yeter :)

23 Temmuz 2013 Salı

Emir 1 Yaşında

Gecikmiş bir yazı. Aslında zamanında yazılmış ama bir türlü online olamamış bir yazı..
Emir 14,5 aylık oldu, maşallah bana yazıyı yeni yayınlıyorum. Ama ilerleyen yazılarda gecikmenin nedenlerini anlatacağım..




Doğum gününü şenliklerle kutladık :) 7 Mayıs günü minik bir pasta alıp mum üfledik, takip eden cumartesi evimize yakın güzel bir kafede sevdiklerimizle bir araya geldik ve yedik içtik, fotoğraflar çekildik.

Emir durumdan habersiz, ne olduğunu anlamadığı bir aktivitenin içerisindeydi. Benim tüm paniklemelerime, stresime ve telaşıma rağmen her şey güzel geçti. Yaptığım sayısız organizasyona rağmen bu panik durumu niyeydi anlamadım. Yoruldum mu? Evet hem de çok. O gün akşam 21.30'du ilk yemek yediğimde. Canım hiç yemek istemedi, resmen toktum.
Tüm bu koşturmacanın amacı Emir'e güzel fotoğraflar bırakmaktan başka bir şey değil aslında. İlerde baktığında mutlu olsun yeter.
Daha önce bir kez denediğim şeker hamurlu kurabiye deneyimini tüm acemiliğime rağmen doğum günü için yapmaya karar verdim, kurabiye kısmını sağ olsun canım ablamla birlikte yaptık ve canım arkadaşım Gamze'nin de yardımıyla süslemelerini hallettik, fena da olmadı sanki.


Aslında yapmak istediğim o kadar çok şey vardı ki... Ama hem bütün gün Emir'e bakıp hem de aklımdakileri yapmam imkansız gibiydi. Seneye inşallah...

Canım  Şehnaz'ım yine döktürdü ve harikalar yarattı. Kürdanlar, poster, su şişesi, peçetelik ve masa arkasına astığımız "happy birthday Emir" yazısı ve penguenleri. Onun eli değdi mi güzel olmaması mümkün değildir zaten.. Hep keyifli şeyler yapar ve benim en önemli anlarımın içinde mutlaka imzası vardır. Nikah davetiyem ve şekerlerimde, Birinci evlilik yıldönümü için hazırladığım sürpriz hediyede, Baby shower partimde, Emir'in doğumu için kapı süsü, minik çikolata şişeleri ve kurabiyeler hep onun eseri. Son olarakta Emir'in birinci doğum günü. Ellerine sağlık Şehnaz'ım.

http://fnscookiesandgift.com
https://www.facebook.com/SehnazErenerDesign


Pasta kesme anımız görülmeye değerdi. Emir yanan muma ve maytaplara takıldı kaldı. Sonra da uykusuzluğun sinyallerini vermeye başlamıştı ki pastanın üzerindeki penguenlerden bir tanesini kaptığı gibi başladı yemeye. Bir senedir şeker yedirmeyen anneye oh olsun :) Ağzı yüzü simsiyah oldu mu oldu, ama  O afiyetle yerken biz de misafirlerimizle fotoğraflar çektirdik. Her şeye yetişebilen harika kadın tam pastayı keserken çıkageldi ve yine süper fotoğraflar çekti. İlk gören teyze Yeşim Mutlu tabii ki. Doğuma da aynı böyle gelmişti. Ben doğumhanedeyken, Emir'in gelmesine dakikalar kala. Bir insan nasıl her yere yetişir. Böyle bir enerjisi varsa yetişir . Ellerine sağlık canımmm..



Pastayı ayrıca anlatmalıyım... Fikir her ne kadar bana ait olsa da son şeklini veren ve tam istediğim gibi yapan "Misket Pasta" ve her ayrıntısıyla ilgilenen ve Emir'e ilk doğum günü hediyesi olan Gamze'me nasıl teşekkür etsem bilemiyorum.  Penguen konsepti tam istediğim gibi olmuştu. davetiyeyle aynı olan "Yeşil 1" Misket pastanın fikriydi. Emir 1 Yaşında yazısı da öyle. Bundan sonra Misket Pasta'dan başka yere pasta yaptırmak yok :)
Bu arada bahsetmeden geçmemem lazım ki tüm ikramlar imece usulu hazırlandı :) Ben sadece kurbiyeleri ve kanepeleri yaptım. Börekleri Miray Teyze, dolma ve köfteyi anneanne, mercimekli köfteyi babaanne, tavuklu salatayı Halide Teyze, poğaçaları büyük hala, elmalı turtayı büyük cicianne yaptı.
Hepsinin ellerine, emeğine sağlık. Afiyetle hüpletti herkes.





Şehnaz Teyzenin hediyesi olan magnetleri de unutmamak gerek. Bizi yalnız bırakmayan sevdiklerimize hediye ettik onları.



Yanımızda olan herkese bir de burdan teşekkürler. Alt tarafı bir doğum günü deyip geçebilirsiniz ama çok önemliymiş 1 yaş doğum günü. Anneanne, dede, babaanne, Yıldırım Dayı, Efe kuzen, Şebnem Teyze ve Ezgi Kuzen, Hala, Nazra ve Serra Kuzenler, Sibel Yenge (tüm mekan hazırlığına koşturan Yenge) Eren Kuzen, Büyük Nermin Hala, Sinem Teyze ve Erol Amca ve ikiz kardeşlerim Atlas& Aras, Gamze Teyze, Gökmen Kirve ve Nazlı Abla, Özgür Dayı ve Büyükcicianne, Miray Teyze, Şehnaz Teyze ve Mert Abi, Yeşim Teyze, İhsan Amca ve Simay kardeş, İlk gören Teyze Yeşim ve Maya Su Abla, Nazlı Teyze ve kuzularından biri Deniz Abi, Ceyla Teyze, Selin Teyze, komşu teyze Lale ve kızı Dilek Teyze

Ve günün en güzel anı. Her yaşın bir öncekinden güzel olsun benim canım oğlum. Hep gülsün yüzün, gözlerin. İyi insanlarla karşılaş ve şansın açık olsun. İyi ki doğdun, iyi ki bizim oğlumuzsun.

Anneliğimin Birinci Yılı Kutlu Olsun..

Uzun zamandır ihmal ettiğim bloguma artık geri dönmenin zamanı geldi.. Ne çok şey birikti yazacak.
Bazı yazıları yazıp kaydetmiştim ama Emir'in doğum günü, ardından 6. hastalık olup günlerce süren ateş ve huzursuzluğu, ilk tatilimiz ve tatil dönüşü bu sefer el -ayak sendomuyle geri gelen ateş ve iştahsızlık Emir'den başka bir şeyle uğraşmama engel oldu maalesef.
Çok şükür hepsi geçti ve ben de başladım yazmaya.
İlk olarak Aktivist Dergi'sine yazdığım yazımla sizleri baş başa bırakıyorum.
Hemen ardından doğum günü, tatil ve hastalıklarla başa çıkma hikayemiz geliyor.

http://www.aktivistanbul.com/edergisayi2/#60




13 Nisan 2013 Cumartesi

Macera Asıl Şimdi Başlıyor..

Emir doğmadan önce kafamda hep planlar yaptım. Mayıs doğumlu Emir. Dedim ki kendi kendime doğum sonrası yaz, havalar güzel, sabah yürüyüşler yaparız, akşam yürüyüşler yaparız. Olmadı Emir'i uyutup bırakırım ben kaçarım zaman zaman. Spora giderim, gezerim azıcık...
Ama bunlar hayal olmaktan pek ileri gidemedi. Yani sabah yürüşleri yaptık tabii ama sadece birkaç kere, akşam yürüyüşlerinde Emir kucağımızda yorgunluktan pert döndük eve. Bırakıp çıkmak konusuna hiç girmiyorum zaten o hiç mümkün olmadı.
Benim oğlum çok şahsına münasır çıktı :) Alışılmışlıkları yıktı bizim gözümüzde. Bebek arabasına canı isterse oturdu, giderken oturduysa dönüşte kesin oturmadı, kucak istedi. Araba koltuğu keza öyle. Mama sandalyesinde yine durum paşa gönlüne kalmış..  Ama dedim ya şahsına münasır diye, 3 aylık fır fır dönüp 4 aylık emekleyip 5,5 aylık kendi kendine tutunup ayağa kalktı, 8 aylık bir eliyle tutunup çok rahat yürüyordu 10 aylık özgürlüğünü ilan etti.
Hal böyle olunca ben Emir'le dışarı çıkmaktan hep tırstım. Ne zaman 2'miz çıksak genellikle burnumdan geldi sonu. Bir elimle bebek arabası itip diğer kolumda Emir'i taşıyıp eve geldiğim zamanlar çok oldu. Bu yüzden yanımda hep biri olsun istedim. Ya Emir durmazsa ya ağlarsa ya şöyle ya böyle.

Sonra bir gün Altan'la dışardayken bizi bırakıp gitmesi gerekti. Ben çok bozuldum, nasıl Emir'le dönücektim ki? Bana dedi ki; "herkes mi arabayla geziyor, bu kadar abartmana gerek yok". O an çok kızdım ona. Sanki bilmiyor Emir'i, durmayınca neler olduğunu. Ama kızgınlık geçtikten sonra içten içe hakverdim ona ve ampul yandı sonunda. Evet arabamız olmasaydı, Altan bize bu kadar çok zaman ayıramasaydı o zaman ne olacaktı?
Topladım cesaretimi, önce kısa kısa yerlere gittik Emir'le. Planlarımı önceden kafamda yaptım ve çok dışına çıkmamaya çalıştım. Sanırım ilk zamanlar yaptığım hataları şimdi daha iyi anlıyorum.
Artık mutlaka Emir sabah uykusunu uyuyup uyandıktan sonra ve yemek yer yemez çıkıyorum dışarı. Böylece uyku problemi olmuyor ve tabii acıkma da. Eğer acıkırsa diye yanıma mutlaka alternatif yiyecekler alıyorum. Hatta her şeyden biraz alıyorum. Çorba, meyva ve yoğurt gibi. Baktım durup yedirecek yer yok kurtarıcımız sokak simidi. Emir de benim gibi çok seviyor simidi.
Tüm bu öğrenmişliklerin sonunda artık neresi olursa gidicem dedim kendi kendime. Trenle halama gittim mesela. Emir ilk kez trene binmiş olmanın verdiği şaşkınlıkla etrafına bakmaktan sıkılamadı bile :) Tabii tüm bu gezmelerimizi sling hug'ta yaptığımızı da söylemeliyim unutmadan. Zaten kucağımda :)

Çok sevdiğim bir arkadaşım doğum yaptı geçen hafta içi. Görmeye gitmeyi çok istiyordum ama hem Avrupa yakasındaydı hastane hem de Altan o gün Roma'ya gidecekti. Döndüğünde de bebiş evinin yolunu tutmuş olacaktı çoktan.
Bir cesaret kendim giderim dedim. Bir çılgınlık, bir macera yaşamak istedim sanırım Emir'le. Yaşadıkta.. Oğlumu 11 aylık nerdeyse tüm toplu taşıma araçlarıyla tanıştırdım o gün :) Dolmuşa bindik, vapura bindik, dönüşte beşiktaş-üsküdar motoruna ve hatta otobüse bile bindik. Ve bunların hepsini aynı gün yaptık. Çok mu yoruldum? evet :) Sırtımda çanta kucağımda hug'a bağlı Emir, arada yağan yağmur açan güneş derken günün sonunda kendimi harika hissettiğimi farkettim.
Evet 11 ay bekledim ama sonunda oğlumla istediğim noktadayız.

Dolmuşta, vapurda, otobüste hemen yakınlardakilerle arkadaş oldu. Gülücüker, konuşmalar hiç olmadı çığlıklarla kendini farkettirmeyi başardı. Yandaki fotoğrafta da vapurda karşı koltukta oturan kızlara gülüyor benim çapkın oğlum. Kucaklarına da gitmedi değil.

Hep böyle güler yüzlü, pozitif, insan ilişkileri güçlü ve sıcak kanlı olursun inşallah kuzum.

Daha çok gezeceğiz seninle. Bir sonraki durağımız İstinyePark. Godiva'nın etkinliği için Emir'le yine düşeceğiz yollara. Çikolataları o değil ben yiyeceğim tabii ki :)


3 Nisan 2013 Çarşamba

Aktivist'ten Merhaba

"İstanbul bize güzel" sloganıyla yeni bir dergi yayın hayatına başladı. Baharın gelişiyle, nisanın güzelliğiyle..
Ne istediğini bilen ve hayallerinin, tutkularının peşinden koşan iki güçlü kadının başarısı bu dergi.
Kimsenin ne dediğine bakmadan, canla başla uğraşıp, didinip hazırladıkları bir dergi...
İstanbul'da yaşayıp İstanbul'u yaşayamayanların dergisi Aktivist
Artık herkesin her şeyi elektronik ortamda yürüttüğü dünyamızın elektronik dergisi "Aktivist"
Aktivist

Bayiiye gidemedim, yok gittim kalmamış, alamadım, göremedim, unuttum gibi bahanelere hiç gerek olmadan, günün büyük kısmını bilgisayar başında geçiren herkesin kolaylıkla okuyabileceği bir dergi.

İçinde neler var...

Neler yok ki; Yeni çıkan kitaplar, vizyondaki filmler, tiyatrolar, yeni açılan mekanlar, röportajlar, astroloji, anne-bebek sayfaları, sağlık, sanat, sigorta, finans köşeleri ve daha birçoğu..
Benim de blogumun adında bir köşem var bu dergide. Anneliğimin ilk altı ayını yazdım, hamilelikten başlayarak.

http://www.aktivistanbul.com/edergi/#/62/

Herkese keyifli okumalar dilerim, umarım derginin hazırlanışındaki emekler değerini görür.


http://www.aktivistanbul.com/edergi
https://www.facebook.com/aktivistdergi
https://twitter.com/AktivistDergi