Son zamanlarda oldukça hassas olduğum bir konuyu yazmak
istedim. Bebeklere, çocuklara
nasıl davranmak gerekiyor?
Bebekler genetik olarak anne- babalarının daha doğrusu
atalarının miraslarını taşısalar da genler bireysel gelişimlerinin
belirleyicisi değil. Bebekler ya da genel olarak çocuklar çevreleri daha
doğrusu en yakınları olan anne ve babalarının davranışları doğrultusunda
gelişimlerini tamamlıyorlar. Tıpkı bi oyun hamuru gibi. Anne baba nasıl şekil veriyorsa
o şekli alıyor ve bir süre sonra oyun hamurunun sertleşip şekil değiştirememesi
gibi çocuğun da davranışlarını değiştirmek pek kolay olmuyor.
Eğer; bağıran, sürekli olumsuz eleştiren, utandıran ve
davranışlarıyla dalga geçen ebeveynler olursak çocukta yavaş yavaş bu
özellikleri taşımaya başlıyor. Küfürlü konuşan, sabırsız tutumlar sergileyen ve
topluluk önünde utandıran anne babaların çocukları bir süre sonra tıpkı anne
babaları gibi davranmaya başlıyor. Kimi zaman bu durum anne babaları daha çok
kızdırsa ve hatta bazen şaşırtsa da sorumlunun kendileri olduğunu çoğu zaman
farketmiyorlar ya da farkettiklerinde artık çocuğun temel bazı davranışları
çoktan yerleşmiş oluyor.
Anne babaların öncelikle kendi davranışlarını süzgeçten
geçirmesi gerektiğini düşünen biriyim. Eğer varsa kullandığımız olumsuz kelimeleri
değiştirmeli, çocuklarımıza hatta hayata karşı daha sabırlı olmamız gerektiğini
kabul etmeliyiz. Çünkü çocuk yetiştirmenin birinci kuralı sabırlı olmak. Aynı
cümleleri defalarca tekrarlamak, aynı soruları sorup aynı cevapları almak ve
bunları tekrar tekrar yapmak…
Çocuğumuzu kavga dolu bir ortamda yetiştirirsek, agresif ve
saldırgan olacaktır, çekingen yetiştirirsek büyüdüğünde içine kapanık
olacaktır. Davranışlarını destekler ve onu cesaretlendirirsek girişken ve kolay
uyum sağlayan bir birey olacaktır. Ona güven verirsek, yalan söylemez,
kandırmazsak o da başka insanlara güvenir ve güven verir, yalan söylemez,
samimi olur.
Çocuğumuza birey gibi davranmak ona saygı duymak demektir. Birey
gibi davranmak kesinlikle yetişkin gibi davranın demek değil. Onlara sorumluluk
vermeliyiz. Bunun için büyümesini beklememize gerek yok. Yaşına uygun
aktiviteler seçebilir ve ona hayatımızın içinde bir birey olarak yer
verebiliriz. Yemeğini kendi başına yemesi için onu destekleyebilir,
oyuncaklarını birlikte toplayabilir, masayı kurarken bize yardım etmesine izin
verebiliriz, bunları başarmak onun için şampiyon bir sporcunun olimpiyat
madalyası kazanması hissini yaşatacaktır emin olun.
Emir 20 ayını doldurdu. Yaklaşık olarak bir yaşından beri
bulaşık makinasını boşaltmama yardım ediyor. Küçük kağıt parçalarını tek başına
gidip mutfaktaki çöpe atıyor, evdeki eşyaların yerlerini çok iyi biliyor ve
oyuncaklarını yatmadan önce mutlaka birlikte topluyoruz. Merdivenleri tek
başına inip çıkabiliyor, ayakkabılarını kendi çıkarıp koyması gerektiği yere
kendi koyuyor. Tüm bunları yapması için onu hep cesaretlendirdik. Yapmadığında
kızmak yerine yardım ettik, sözlerimizle cesaretlendirdik. Ve sonuç çok başarılı oldu. Artık tüm bunları kendi
kendine yapıyor çünkü böyle olması gerektiğini öğrendi ve içselleştirdi.
Çocuğumuzla iletişim kurarken neşeli ve olumlu olmaya özen
göstermeliyiz. Onunla yan yana oturmamız kaliteli zaman geçirdiğimiz ve
iletişim kurduğumuz anlamına gelmez. Oyunlarına katılmalı anlattıklarını
dinlemeliyiz ve ona her fırsatta söz hakkı tanımalıyız. Çocuklarımızla
ilişkimizin başlangıç noktası sevgi. Sevgi en güçlü bağ ve güven duygusunu da
beraberinde güçlendiriyor. Çocuklarımıza duyduğumuz sonsuz sevgiyi onlara
hissettirmeli ve onlara sevmeyi öğretmeliyiz. Hayvanları, çiçekleri,
arkadaşlarını, oyuncaklarını... Karşılıksız sevginin mükemmelliğini tatmalılar.
Onun ne kadar değerli
ve özel olduğunu asla unutmamalıyız.