Çok uzun süre tembellik yapınca şimdi de panikle sürekli yazı yazma isteği doğdu. Blogu açmadan önce yazdığım bazı yazıları paylaşacağım. Bazı yazılarda bugünki zaman ile uyumsuzluk olabilir, bilin ki daha önce yazılmış bir yazı.
22 Temmuz 2012
Aslında hamilelikte yazmakya başlamak istiyordum. Ama
bir türlü fırsat bulup yazamadım nedense?
Şimdi Emir 2,5 aylık oldu bile ve ben ancak yazmaya
başlayabildim.
Emir doğduktan sonra hissettiğim duyguları birisi günlerce saatlerce anlatsa yaşamadan anlamak imkansızmış şimdi çok iyi
anladım.
Hayatta en önemli şey bir anda nasıl da bu minik
insan olur? Olabiliyormuş işte. Hem de her şeyden önemli. Geçen 2,5 aya
baktığımda öncelikle aklımda kalanları yazmak istiyorum. Hazır hala
aklımdalarken, unutmadan yazmakta fayda var. Emir 7 Mayıs 2012, Pazartesi günü doğdu.
Doğum benim için çok zor geçmedi. Hatta moralim çok yüksek girdim ve aynı
şekilde yüksek çıktım. İnsanın içinden bir insan çıkması dünyanın en en büyük
mucizesi olsa gerek. Normal doğum benim için kolay olsa da doktorum için birazcık zor
oldu. Epidural sancımı kesince sancı olmadan doğum yapmak benim için iyi bir
şey gibi görünse de bu durum bebeği doğurmamı biraz zora soktu. Bebeğin kalp
atışları zayıflayınca da vakumla bebeği çekmek zorunda kaldı. Neyse ki çok
kısa süren bir doğumdan sonra minik oğlumu kucağıma aldım. O ilk an tarif
edilmesi imkansız bir duygu.
Doğum sonrası yemek yemeği önemsemeyince, hemen bebeği
emzirince sonra antibiotikli serumun hızla kanıma karışması, odamın çok kalabalık
olması gibi nedenlerle bir baygınlık geçirdim. En son hemşireyi çağırın
diyordum ki gerisini hatırlamıyorum. Gözümü açtığımda etafımda 4-5 hemşire
vardı. Herkes çok korkmuştu.
Neyse ki çabuk toparladım.
Emir’le
birlikte çarşamba günü evimize geldik. Asıl gerçek dünya eve gelince başlıyor. Hastane rahat, yemek geliyor, bebek hemşireleri sürekli yanı başınızda. Tüm sorulara cevap alıyorsunuz, korkacak hiçbir şey yok.
Cumartesi günü Emir’i ilk kontrolüne
götürdüğümüzde sarılık değerlerinin çok yüksek olduğunu öğrendik ve bu durum
sonunda 3 gün hastanede kalmamız gerekti. Çok korktuk. Ne olduğunu anlayamadık
acemi anne ve baba olarak. Herkes bize “çok normal, her bebekte olur” dese de
insanın kendi bebeğine olması başka hiçbir şeye benzemiyormuş. Söylenenleri hiç
önemsemiyorsunuz, hiçbir şey sizi telkin etmiyor. İstediğiniz tek şey onun
iyileşmesi oluyor.
O
minicik oğlum çıplak bir şekilde 3 gün kuvezte mavi ışık altında yattı. Gözleri
bantla örtülüydü. Aslında ona zarar veren bir tedavi yöntemi olmasa da onu o
şekilde görmek insanın içini çok acıtıyor.
Daha
minicik ne olduğunun farkında bile değil. Korkuyor. Emmek dışında annesinin
kucağına gelemiyor. Bence bunlar bir bebek için çok zor zamanlar. Ama anne için
de hiç kolay değil. Bu süreç hemen geçmedi. Minik oğlumu ve tabii ki Altan ve
beni uzunca bir süre yıprattı. Iki hafta sonra tekrar yükselen değer ilkinden
daha da fazla korkuttu bizi. Minik oğlumun topukları kan alınması yüzünden
mosmor oldu. Minik ellerininin üzeri delik deşik oldu.
Neyseki
o günler geride kaldı. Şimdi çok sağlıklı. Ilk 5 gün verdiği kilolar daha sonra
fazlasıyla geri döndü.
Biraz
gaz problemi olsa da bizi çok üzmedi. Doktorumuzun verdiği ilaçlar iyi geldi.
Bu süreci de atlatıyor benim aslan oğlum.
Yazı
2,5 aylık olunca bazı şeyleri hatırlayıp yazacağım. Bu durumda da biraz karışık
bir anlatım olabilir.
Benim
oğlum tamamen şahsına münasır. Evde geçirdiğimiz ilk üç gün nerdeyse geceleri
hiç uyumadı. Emziriyorum yatırıyorum anında uyanıyor. Delirmek üzereydim
resmen. Tabii o zamanlar farklında değilim sütüm de pek azmış. Garibim açtı
belkide. Ama sonradan anladık ki açlık bir yana başka bir sebebi daha varmış bu
durumun. Hastanede fototerapi gördüğü dönemde hemşireler ışınları tüm vucudu
alabilsin diye yüzüstü ve sırtüstü eşit zamanlı yatırmaya çalıştılar. İlk kez evde yüzüstü yatırmaya korkardım sanırım. (acaba yüzü kapanır mı, nefes alabilir mi? ya
kusarsa gibi sebeplerle) Zaten bazı görüşlere göre ani bebek ölümü sendromu nedeniyle kesinlikle önerilmiyor yüzüstü yatırmak. Ama hastanede
sürekli uyumadan Emir’i takip
ettiğimden hastane dönüşü artık anlamıştım ki yüzüstü daha rahat uyuyor.
Nitekim o günden beri başka bir pozisyonda hiç uyumadı bizim yaramaz. Ne zaman
sırt üstü yatırsak en fazla 5 dakika içerisinde uyandı. Biz de bu durumdan ders
çıkardık ve oğlumuzu artık sırtüstü yatırmak konusunda ısrarcı değiliz. Konuyu
doktorumuza da danıştık, nefes alması ile ilgili bir problem olmadığı sürece
bir sıkıntı olmayacağını söyledi.
Emir
biraz farklı bir bebek. Normalde bebekler ilk 3 ay hareketsiz yatarlarmış. Emir
birinci ayında kendi kendine ters döndü. Herkes şok oldu. Ben de tabii. Yatakta
bıraktığımız yerde bulduğumuz pek olmadı. Mutlaka biraz biraz ilerlemiş oluyor.
İkinci
ayın başlarında gülmelere başladı. Konuşmalara cevap veriyor artık. Sürekli
konuşuyorum oğlumla. O da artık alıştı istiyor ki karşısında birisi olsun
onunla konuşsun sohbetler etsin.
Artık
huyunu suyunu daha iyi anlıyorum. Birinci ayın sonuna doğru ve ikinci ayın
hemen başlarında akşamları kolik ağlaması denilien ağlamaları olmuştu. Önceleri
ne olduğunu çok anlayamasam da internette ve kitaplarda okuduklarım koliğe
işaret etti. Önce korktum. Çünkü bazı hikayeler gerçekten fena. Aylarca
bitmeyen kolik ağlamaları, başladı mı en az 3 saat süren ve ne yapılırsa
yapılsın dinmeyen bağırmalar.
Açıkçası
çok panik olmadım Emir’in ağlamalarında. Çok zamanımı evde tek başıma geçirdim.
Yalnızken insan daha soğuk kanlı olabiliyor. Tek sorun çaresizlik. O minnacık
bebişin gözlerinden akan yaşlara engel olamamak. Ağlamaların sonunda yorgun
düşüp uykuya daldı hep. Canım oğlum benim. Allah’tan çok uzun sürmedi bu
dönemi. Birkaç hafta sonra geçti.
Artık
birbirimizi tanıyoruz. Emerken bir anda başlayan çığlıklar gaz sancısı olduğu
çok bariz belli oluyor. Hemen gazımı çıkar diye çığlıklar atıyor. Gazı çıkmadan
da emmeye devam etmiyor akıllı oğlum.
Ilk
1,5 ay memeye yapışık yaşadı. Ne emzik aldı ne de anne sütünü biberondan içti.
Sonra nasıl olduysa yavaş yavaş huyu suyu değişmeye başladı. Şimdi uyurken
emzik emiyor. En azından artık memeye yapışık halinden birazcık uzaklaştı. Ben
iki gün önce emziği kıskanırken buldum kendimi, Altan dalga geçti benimle.
“emziği kıskanıyor olamazsın değil mi deyince farkettim ki evet resmen emziği
kıskandım J
Emzirmek
o kadar güzel bir duyguymuş ki şimdi daha iyi anlıyorum emziren anneleri.
Bebeğinin sana muhtaç olduğunu bilmek ve
ona her şeyini vermek. Emir ilk zamanlar meme emip uyurdu. Sonra memeyi
ağzından çıkarıp yanağını mememin üzerine koyup uyumaya devam ederdi. O an
gerçekten paha biçilemez. Keşke hiç kımıldamadan öylece durabilseydim diyorum
hep. Onun göğsümde uyuması sanırım yaşadığım en harika duygulardan biriydi.
Emdikten
sonra dudaklarında kalan sütleri şağur şuğur sesler çıkarak yutması annemin en
sevdiği hallerinden.
Şimdi
2,5 aylık ve artık o tombik bacaklarını sıkıştırmama öpmeme gülücüklerle tepki
veriyor. Kollarını çağraz yapıp sıkıyorum çok hoşuna gidiyor. Annemin bize
söylediği fış fış kayıkçı benim de vazgeçemediğim şarkılardan. Oğlum da çok
seviyor ve çok gülüyor. Zaten çok komik değil mi sözleri J